Maden direnişinin simgesi Bergamalı köylüler, İliç’teki felaketi yaşamaktan korkuyor: ‘Diken üzerindeyiz’

Erzincan İliç’te yaşanan maden faciasının ardından gözler 1990 yıllarda siyanürlü madene karşı mücadele vererek dünyaya sesini duyuran İzmir Bergamalı Ovacık köylülerine çevrildi.

Cumhuriyet bölgeye giderek Ovacık madenindeki son durumu, o gün direniş gösteren, dayaklar yiyen ve hatta cezaevinde yatan Bergama köylüleri ve çevrecilerle görüştü. 30 yılı aşkın vahşi madenciliğe karşı mücadele eden Bergamalılar, “İliç’te yaşanan facia örnek olsun. Olası bir depremde siyanür havuzları Bakırçay Havzası’nda felaket oluşturur” diyerek uyardı.

30 YILLIK MÜCADELE

Bergama Ovacık’taki Koza Altın madeninin 1994 yılından başlayarak kapatılması için yıllarca mücadele edildi. Ancak maden mahkeme kararlarına rağmen kapatılamadı ve hâlâ işliyor. Ancak cevher tükenmek üzere. Darbe girişimi sonrası TMSF tarafından atanan kayyum ile yönetilen Koza Altın Şirketi, civarda iki ayrı maden ocağı daha açmak için çabalarken 7 yıldır açık olan maden firması ile Balıkesir ve Kozak Yaylası’nın yanı sıra yeraltı sularını, tarımı, ekosistemi ve insanlığı tehdit ediyor. Çevre örgütleri başka madenlerin açılmaması için hem sokakta hem de hukuki olarak mücadele ediyor.

‘İKİNCİ KURTULUŞ SAVAŞI’

Siyanür atık havuzlarının tehlikesine dikkat çeken ve yıllardır çevre hareketine ve köylülere destek veren Bergama Çevre Platformu Sözcüsü Erol Engel, “Bölgenin en büyük korkusu şu anda üç tanesi dolmuş olan bir tanesi de yeni açılmış olan siyanür havuzları. Havuzlarda 12 milyon metreküplük bir siyanür var. Yani o havuzlar nükleer bomba gibi. Deprem olduğu zaman yüreğimiz ağzımıza geliyor. Daha önceki yıllarda borular patladı. Aşırı yağmurlardan dolayı havuz taştı. Bergama bölgesi İliç’i her an yaşayabilir. Bergama’dan Uşak Eşme’ye, İzmir Efem Çukuru’ndan Çanakkale’ye kadar bütün maden ocaklarına izin verenler, uluslararası altın tekellerine teslim oldu. Türkiye, altın tekellerine teslim olmanın bedelini ödüyor ve ödeyecek. Altın tekellerinin ülkeden gitmesi için ikinci bir kurtuluş savaşı vermek gerekiyor” dedi.

‘KANSER VAKALARI ARTTI’

Cevherin yetersiz olması gerekçesiyle şirketin iki ayrı daha sondaj çalışmaları yapmak istediğini ve girişimde bulunduğunu söyleyen Engel, “Kozak Yaylası’na Çukuralan’dan sonra Yukarıbey tarafından da girmeye çalışıyorlar. Ama bizler 1990 yıllarda yaptığımız direnişi yine gösteririz” dedi.

Doğanın yanı sıra canlıların da etkilendiğine dikkat çeken Engel, “Bölgede yaşayan köylüler arasında kanser vakalarının arttığını gözlemledik. Davalarımızda da incelenmesini istedik ama bakanlıklar hiç girişimde bulunmadı. Toprağın yanı sıra köylüler de kaderlerine terk edilmiş durumda. Bergama köylülerinin direnişi ülkede maden şirketlerinin en az 10 yıl faaliyetlerini durdurdu ve yeni bir adım atmalarının önüne geçmiş oldu" dedi.

‘DİRENDİK AMA MADENLER ÇALIŞIYOR’

İsimleri yol kesenler olarak bilinen Narlıcalılardan Sefa Çokal, “Yıllarca eylem yaptık, hakkımızı aradık, direndik. Ama maden yine çalışıyor. Her an havuzların patlama korkusu ile yaşıyoruz” dedi.

Beş gün gözaltında kalan, dayaklar yiyen Tahsin Sezer ise “39 yaşında doğamızı korumak için mücadele ettik. Ders almadılar. Umarım İliç’in yaşadığı faciayı biz yaşamayız” ifadesini kullandı.

‘HOPDEDIKS’ VE ‘ASTERIKS' SİMGEYDİ

Köylüler, bölgedeki ağaçların kesilmesiyle madene karşı ilk direnişi başlatmıştı. Daha sonra altının siyanürle çıkarıldığını öğrenen köylüler, geniş çaplı eylemlere imza atmıştı. Eylemleri eski CHP İlçe Başkanı Oktay Konyar örgütlemişti.

O dönem eylemlere çizgili pijamasıyla katılan Bergamalı Bayram Yıldız’a Hopdediks, Konyar’a ise Asteriks lakabı takılmıştı. Başta Bergama, İzmir ve Türkiye’nin birçok ilinde, 7’den 70’e köylüler, yolu kapatma, yarı çıplak yürüyüş, maden ve Boğaz Köprüsü işgali gibi zincirleme eylemler yapmıştı.

Yargı kararının uygulanmamasına tepki olarak 30 Kasım 1997’de yapılan nüfus sayımında 8 köyden yaklaşık 10 bin kişi “Hükümet bizi saymıyorsa biz de sayılmayız” diyerek kendilerini saydırmamıştı. Binlerce Bergamalı sağanak yağmur altında ellerinde tabutlar ve “Mezarımızı kazmayın” sloganlarıyla belediye bandosunun çaldığı Chopin’in cenaze marşı eşliğinde protesto yürüyüşü yapmıştı.